“Tipitip karakterli” insanlara iki çift lafım var…

Abone Ol
Çay bardaklarıyla ölçülerek gazete kağıdından yapılmış külahlara konulan, beş kiloluk ay çekirdeği torbalarının tezgah üstündeki yerinin hemen önünde dururdu kutusu…
Babam, nam-ı diğer Kel Ali’nin sabahın köründe “ekmek al” diye elime tutuşturduğu paranın artan kısmını “kaybettim” diyerek “çokoprensten” sonra aldığım sakızın markasıydı…
Janjanlı çokoprensi yedikten sonra üstüne çok iyi giderdi doğrusu…
Dikdörtgen şeklindeki paketini açar açamaz burnumuza giren o müthiş kokusu, “küçücük beyinlerimizi” allak bullak ederdi…
Sadece kokusu ve damaklarda bıraktığı tadı değil, sakızın sarılı olduğu dikdörtgen şeklindeki kağıtta çizili olan karikatür maceralarının “baş kahramanı” da çok meşhurdu…
Uzun burunlu, kocaman gözlüklü, şapkalı ve her ortamda mutlaka kravatlı olan “Tipitip” adlı bu herif henüz bekardı o dönemlerde…
Biz büyürken, o da büyüdü haliyle…
Sonradan öğrendiğime göre evlenip, “yuva” kurmuş…
“Tipitoş” adlı bir bayanla yaptığı evlilikten, “Tipicik” adını verdikleri bir kızları olmuş…
Şimdilerde evliliği hala devam ediyor mu, yoksa o da benim gibi “boşanmışlar kulübü üyeliğine” geçiş yaptı mı bilmiyorum ama, bu “Tipitip” sayesinde başımın belaya girdiği çok olmuştur…
Her macerasında oldukça “sevimli, neşeli” görünen “Tipitip”, bir o kadar da “beceriksiz”, her işi eline yüzüne bulaştıran bir tipti aslında…
Hem “çok” konuşur, hem de “boş” konuşurdu…
Kendisi bulaştığı her işte “başarısız” olduğu için, çevresindeki “başarılı” insanlara karşı da için için “kıskançlık” duyguları besler, her fırsatta “fesatlık” yapmaktan geri durmazdı…
Bu nedenle hiçbir zaman “kanım kaynamamıştı” kendisine, “ısınamamıştım” yani…
Bizim mahallede “tip olarak” olmasa da, “karakter olarak” Tipitip’i kendine yakın hisseden, bu nedenle de sürekli “Tipitip çok kral adam” propagandası yapan kesimle sürekli “kavgalı” olmuşumdur…
Hala da öyleyim…
Her konuda söylenmiş bir lafı mutlaka bulunan “elleri öpülesice” atalarımız, “bir insan yedisinde neyse, yetmişinde de odur” diye boşu boşuna söylememişler demek ki…
Kendimden biliyorum…
Evlenip çoluk çocuğa karıştıktan sonra atalarımızın yukardaki sözüne “nazire” yaparcasına,  “huyunu suyunu” değiştirdi mi bilmiyorum, durduk yerde günahını almayayım ama, Tipitip gibi “kıskanç”, beyni “fesatlık” düşüncesi, yüreği “hasetlik” duygusu ile dolu olan insanlardan hala hazzetmiyorum…
Tipitip ve “Tipitip karakterli” insanlara karşı yedi yaşımda hissettiğim duyguların aynısını, içinde bulunduğum kırk küsur yaşımda hala hissediyorum, hem de fazlasıyla…
Şöyle bir bakın etrafınıza…
“Tip olarak” olmasa da, “karakter olarak” tıpkı “Tpitip’in bekarlık dönemine” benzeyen pek çok “Tipitip” olduğunu siz de göreceksiniz mutlaka…
Devlet kademelerinden tutun, siyaset arenasına, medya sektöründen tutun, sivil toplum kuruluşlarına, esnafından tutun, işsiz-güçsüz takımına kadar her ortamda mutlaka vardır bu “Tipitip karakterlilerden”…
Ve bunların en “tehlikeli” en “acımasız” en “yavşak” olanları da “dost” gibi görünüp, yüzünüze gülen ama arkanızdan hiç durmadan “kuyunuzu kazan” Tipitip karakterlilerdir…
Bu tipler için tek yön levhası vardır, o da hep “kendi menfaatlerini” gösterir…
Yanlış anlaşılmasın sakın, bunları “kendi adıma” falan yazmadım…
“Ben bir garip deli oğlanım”…
Adeta “karizma” fışkıran “haşlanmış patates” kıvamındaki suratım hariç, öyle “kıskanılacak” fazlaca bir yönüm de yok zaten, haddimi bilirim…
Ama, misal bir Alanya Kaymakamı Dr. Hasan Tanrıseven’in “fesat” insanları kıskançlıklarından “çatlatacak” o kadar fazla yönü var ki, say say bitmez…
Misal, bir Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel’in “haset” insanları kıvrandıracak o kadar çok özellikleri var ki, o da say say bitmez…
İşleri güçleri “başarıyı kıskanmak” olan bu “Tipitip karakterli” insanlar son günlerde fazlaca “dedikodu” üretmeye başladılar, geliyor kulağıma…
Ayıptır hanımlar, günahtır beyler…
Alanya’da işler bu iki “başarılı isim” sayesinde, “iyi kötü” rayına girmeye başladı…
Siz ve sizin gibi “Tipitip karakterli” olanlar çatlasanız da, patlasınız da Alanya’nın dümeni bu iki başarılı ismin elinde…
Birisi “Devlet Baba’nın şefkatli eli” Dr. Hasan Tanrıseven…
Diğeri “halkın yetki verdiği, sevdiği ve güvendiği Alanya’nın Şehr-i Emin’i Adem Murat Yücel…
Köstek değil, destek olun, olmuyorsanız da bari “gölge etmeyin”, bari “fesatlık” yapmayın…
Ayrıca “it ürür, kervan yürür” bunu da unutmayın…