Evlilik; iki kişinin aile kurmak üzere kanunların uygun gördüğü şekilde, ruhen ve bedenen bir ömür boyu sürecek şekilde bir araya gelmesi durumudur. Yalnız hepimiz biliyoruz bu kadar düz bir cümlenin içerisini aynı çatı altında yaşanan bin bir türlü yaşam olayı dolduruyor. Hele bir de çocuğun dahil olmasıyla birlikte evlilik süreci daha karmaşık bir hal alarak karşımıza çıkıyor..
İki farklı kişinin aynı pencereden bakmaya çalıştığı evlilik olgusunda iletişim en önemli konu başlıklarından biri aslında. İletişimin temel araçlarından biri olan dil (konuşma) günümüz dünyasında yerini başka seçeneklere bırakır hale geldi. Özellikle sosyal medya bu konuda ipi önde göğüslüyor. Neredeyse her halimizi her anımızı paylaştığımız ve paylaşılanları da takip ettiğimiz bu çağda birbirimizin yüzündeki duygu ifadelerinden kaçar olduk. Öyle ki artık duygularımız bile emojilerin kullanımıyla anlatılır duruma geldi. Zamanın akıp gittiğini ve geriye dönüşün söz konusu olmadığını düşündüğümüzde kaçırdıklarımız gelecekteki keşke cümlelerimizin de habercisi aslında. Evliliklere baktığımızda çalışma saatleri dışında telefon tablet hapisliği; günümüzü değerlendirme, değer verme, sorunları çözme gibi konuları ertelenerek ilişkilerin bozulmasına zemin hazırlamaktadır.Bir örnekle incelememiz gerekirse; Akşam hane halkı otururken her bir bireyin elinde bulunan tablet, telefon sanal yolculuğun kapılarını açarak gerçeklikten uzaklaşmaya sebep olabiliyor. Sosyal medyanın empoze ettiği kıyaslama, eksik kalma düşüncesi, yetersizlik, kabul görme-beğenilme ihtiyaçları ilişkimizi doğru değerlendirmemizi olumsuz yönde etkileyerek problemler yaşamamıza sebep oluyor. Çocukların anne baba ile paylaşımları azalarak ebeveynden bağımsız bir şekilde kontrolsüz büyüme gerçekleşebiliyor. Tüm bunlar gelecekte aile kurumunu derinden sarsacak boyutlara taşınabilir.
Ayrıca halının altına süpürülen ve ev hayatı için önemli olan konu başlıkları küçük bir kar tanesinin yokuş aşağı sürüklenerek çığ haline gelmesine benziyor. Böyle karmaşık ve zor hale gelen problemlerin çözümü de aynı doğrultuda zor ve uzun zaman alıyor. Özellikle çocuklarda kabul görmeme, iletişimi yanlış öğrenme, içe kapanıklık, öz güven eksikliği, dikkat dağınıklığı, duygularını ifade edememe gibi tüm yaşantısını etkileyebilecek sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Bu yüzden anne babalar ilk olarak kendi ilişkilerini daha sonra da çocukları ile olan ilişkilerini elle tutulur somut davranışlar üzerine oturtmalıdır.
Değişen ve gelişen dünyada şu cümleleri duyar gibiyim, nasıl dışında kalacağız? Herkes kullanıyor? Sosyal medya olmadan olur mu? Aslında hayatımızı kolaylaştıran bir yanı da yok mu?
Tüm bu soruların cevapları elbette ki olumlu. Yalnız her alanda olduğu gibi burada da sınır ve şiddet çok önemli. Yani ebeveynler şu değerlendirmede bulunmalı; sosyal medyayı ne sıklıkta kullanıyorum, ne şiddette kullanıyorum? Bir günüme bakınca ne kadar zamanımı bu alana ayırıyorum. Bugün eşimin çocuklarımın arkadaşlarımın farkına varabildim mi? Onların ne yaşadığını, ne hissettiğini önemsiyor muyum? Başka zaman geçirdiğim konular var mı? Mesela açıp bir kitap okudum mu? Herhangi bir egzersiz spor uğraşısında bulundum mu? Beni mutlu eden farklı bir alan var mı? Eğer ki tüm bahsedilen başlıklarda dengeli bir dağılım söz konusuysa tabi ki sosyal medyayı hayatımızın içerisine dahil edebiliriz.
Unutmayın ki zaman akıp gidiyor, yaşantılar mazide yerlerini alıyor. Onların hangi konumda olacakları sizlerin içerisini ne ölçüde doldurduğunuzla doğrudan ilişkili. Gün gelip geriye dönüp baktığımızda pişmanlıklardan öte iyi kilerle dolu anıların sizinle kalmasını istiyorsanız şimdi ve burada ya yatırım yapmanız gerekiyor.