Sessizliği bozma zamanı

Abone Ol

Bu günlerde kendimi  kaybolmuş ya da belki de  kafam karışmış gibi hissediyorum . Wendell Berry’nin şu sözü “Artık hangi yöne gideceğimizi bilemediğimizde, gerçek yolculuğumuza çıkmışız demektir” bana  ışık oldu ve yazmaya başladım. 
Gündem,  insanı sistematik düşünme yerine bir indirgemecilik yapmaya ve her şeyi tek bir etkene bağlamaya, tek bir şeyle açıklamaya yönlendirme yapıyor sanki…  Saldırganlık durumu,  “cahillik, inanç, ideolojik, erkek, sadece bizim toplumda var gibi” tek kelimeler ile açıklanamayacak kadar derin bir konudur. Toplumsal şiddetin küresel bağlamı hiç yokmuş gibi davranarak, olayı fark etmeden dramatize ve romantize ediyoruz. Evet, suç cezasını almalı, yapılan davranışın bedeli ödenmeli. Bu  saldırgan davranışların oluşmaması için buna zemin hazırlayan ortamların  ortadaan kaldırılması için sessizliği bozma zamanı artık... Suç oluştuğunda insanlardan çıkan sesler olayı  belli imge ya da objeye  indirgemecelik olarak değerlendirmeye çok meyilli oluyor. Çünkü zihin kendi oluşturduğu hikayenin  gerçekliği için ipuçlarını toplar ve yumak yapar. İşte o zaman da  herkes  kendi şablonlarını,  kendi at gözlüklerini, önyargılarını, içinde yer aldığı gruba göre olan güdümü  ya da güdümlülüğü değişse de önyargılı olma halinde pek değişim olmuyor… 
Ses çıkaranlar içim  “ günah keçisi”  benzetmesi üzerinden bir grup, sistem, ırk, cinsiyet mi hedef gösteriliyor. O zaman  topluma şunu hatırlatmalı; şiddetsiz bir arada yaşama ya da şiddetle yok etme tercih sizin…
Yukarda yazıma başladığım bu  hisler neyi değiştirmemi ya da neyi bırakmamı istiyor olabilir? Galiba “Doğal evrimde insanlığın yeri nedir?” sorusunun cevabının içinde gizli gibi… İnsan emeğinin kullanılma yolları, tekniğin çevrenin yanı sıra insan ruhunu da değiştirmedeki rolü, insanların insan dışı doğayla başa çıkarken meydana getirdiği sosyal ilişki biçimleri ve  bence en önemlisi  insanların oluşturmuş olduğu ve çevrelerindeki dünya ile etkileşimlerinde onlara yol gösteren etik değerleri olmalıdır.
“Dünyamızın sarsıcı uyumsuzluklarını güzel bir kardeşlik senfonisine dönüştürme” zamanı…