Sanat ve sanatçı~ renk ve ressam…mürekkep ve yazar…nota ve bestekar…
Etrafınızda kaç sanatçı var? Dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama hepsinin farklı bir havası var. Onlar sanki duyulmayanı duyuyor, görünmeyeni görüyorlar.
Van Gogh’u sevmek için uzun zaman geçmeliydi belki… anlaşılması için insan biraz daha yontulmalıydı. Keşfedilen yeni renklere alışmalıydı. O, başarısını görmedi…ruhsal sıkıntıların arasında ona bir teselli olabilirdi sevgi seli…bilemeyiz; ya da tüm bunlar onun umurunda bile olmazdı…sefaletin üzerini sevgi ve sevdiği örtebilir miydi~ya da her şeyi tam olan sanata yönelir miydi?
Sanat niçin var?
Her beden farklı ruh, her ruh farklı huy taşır. Kimisi gökyüzünü yağmur için kontrol ederken, kimisi de bulutlara şiirsellik katar. Yaprak dökümü bir mevsimin getirdiği sonuçken, şairler ona bakarak ne cümleler dizer deftere…boşlukları bazen renklerle bazen sözlerle ve bazen hoş ezgilerle doldurmak içindir sanat. İhtiyaçtır…
Ruhun zarif yönü sanattır. Taş diye yolun kenarına atılanlar usta ellerde elmastır.
Teknoloji ilerledikçe sanat geride kalıyor gibi görünüyor. Hazır gıda, kolay ulaşım, robot süpürgeler ve daha neler…bu defa artacak olan ruhsal sıkıntılar daha sık kapı çalacak. Fırçalar, kalemler, müzik aletleri tekrar gün yüzüne çıkmalı…esas onlara ulaşım kolay hale getirilmelidir.
Zaman zaman edebiyata küstüğüm oluyor. Aslında ona verilen değer~daha doğrusu değersizlik sızlatıyor kalbimi. Biliyorum, belki biz de yüz sene beklemeliyiz gün ışığı için. Gerekirse bekleriz ama saat ileri değil de ya geriye sarıyorsa?