Önden gidenler… (1)

Abone Ol

Alanya’nın ilk lisesi, ilk özel lisesi ve ilk liselileri, Özel Alanya Işık Lisesi

Hani bazı olayların ilkleri o kadar önemlidir ki adeta arkadan gelenler hep o önden gidenlere müteşekkir ve borçludur. Ne yapılsa o ilk olmanın şerefini taşıyanlara o borç ödendi denmez. Denemez zira yoktur karşılığı. Hah işte bugünkü yazımızın konusu olan o olayların kahramanlarına da o duygu ve düşüncelerle bakıyoruz. Geçtiğimiz on yıllar boyu hep dillendirildi ve halde olduğu gibi gelecekte de aklımızda eskilerin ifadesiyle birer yad-ı cemil olarak kalacaklar. Çünkü Onlar öncüler ,Onlar öndeler,Onlar önden gidenler.

Alanyamızın aydınlık bugünlerinin ve yarınlarının ilk meşalesini tutuşturan ve bir gençlik koşusu, neşesi ve heyecanıyla bir sonraki nesillere ,elden ele ulaştırılan bayrak gibi kutsaldı yaptıkları. Belki o günlerde bunu çok idrak edemiyorlardı ama anne ve özellikle babaları bu kutsal yolculuğun farkında ve bilincindeydiler. Onlara gelinceye kadar Alanyalı gençlerden pek azı belki Alanya dışında lise eğitimi aldılar,hatta dahasını da başarıp üniversite diplomasıyla döndüler. Ama önden gidenler diye tabir ettiğim bu ilk liseliler Alanya’nın kendi öz toprağında, kendi öz evlatlarına bu imkan ve güzelliği sunmuş oluyordu. O güne kadar Alanya dışında okuma fırsatı elde edenler genellikle belirli bir maddi refaha sahip ,hayati önceliklerini rahatlıkla karşılayabilmiş, o günün şartlarında lüks olan okumaya, eğitim almaya da vakit ve nakit ayırabilmiş insanların çocuklarıydı.


Hele hele o günün idealist öğretmenlerine ne demeli. Bu bahsettiğim insanlar o günün şartlarında öğretmen ,idareci hatta ebeveynden daha öte bir haleti ruhiye taşıyorlardı.Onlar adeta insanlık payesinden meleklik payesine bu kutsal duyguları nedeniyle terfi etmiş diğergamlardı.Kendi zevk ve sefasını ,kendi maişet derdini ,kendi ikbal ve konumunu ,bu önden gitmeye azimle karar vermiş gençlerin elinden tutmanın ardına koymuşlardı. Hatta bu hal ile hallenen elleri öpülesi öğretmenler bu gelecek nesillerin dertleriyle dertlenme ve onların ihtiyaç duyduğu gereksinimler için adeta ızdırap duyma halini muhataplarına o kadar geçirmiş olmalılar ki ,o dönemde genel kabul görmüş olan dayağı atsalar da ,öğrenciye bunun niçin yaptığını anlatabilmişlerdi. Öyle olmasaydı dayağı yiyen delikanlı hemen ardından öğretmenine sarılıp elini öpüvermezdi. Maddi ve manevi neleri varsa bu yolda sarf edebilecek ,evlatlarının rızıklarını bölüp bu memleketin gelecek kuşaklarına hiç çekinmeden pay edebilecek diğergamlığı göstermezlerdi. Develerin taşıdığı okul temelinin taşlarını ve ahşaplarını öğrencilerle beraber adeta bir işçi ve amele gibi göğüs germezlerdi.Onlar önden gidenlerin de öncüleriydiler. Onlar memleket sokaklarından geçerken gölgelerine ve rüzgarın kendilerinden önce insanlara ulaştırdığı kokularına bile ayağa kalkılan ,edeple saygı duyulan kandillerdi. Öyle ki kendi yanmadan başkasının meşalesini yakamayacağını bilen ,saygı ve sevginin en kalpten olanını hak edenlerdi.Onlar Refik Bakalım,Kemal Özbayrı,Rükneddin Bağcı,Antalya’dan haftanın her Perşembesi bir araca doluşup gelen ve o günün şartlarında hiç de konforlu olmayan toprak yollardan saatler süren bir yolculukla gelen,Cuma günü tam ve Cumartesi günü yarım gün olmak üzere ders verip yine aynı meşekkatli yollardan Antalya’ya dönen Matematikçi Osman Hatipoğlu,Fenci Şadi Pilgil,Vektör lakaplı Necati Çelik idiler.Alanya meslek hayatının içinde olan ama bilgi ve donanımlarıyla da iş yerlerini bırakıp derslere gelenler de vardı.Kimya dersine giren doktor Turan Özdemir gibi,Biyoloji dersine giren Şükrü Kaptanoğlu gibi.Ve daha niceleri.Onlar aradan 60 sene geçse de hala öğrencilerinin ve Alanya’nın hafızasında taptaze duruyorlar.


Hele hele kendi öz çocuğu hiç olmamasına rağmen,bu önden gidenleri öz evladı bilip bağrına basan, müthiş bir gayret ve özveriyle canhıraş bir şekilde kendisini bu yola vakfeden,kaymakamlık katibi ve okul yaptırma derneği muhasibi merhum Halis Can’a ne demeli? Tek kelime var .Aşk olsun.Rahmet olsun.Nurlarda yatsın.


Dernek yöneticileri olan Doktor Gani Gür,Rifat Azakoğlu,Şükrü Kaptanoğlu ve İzzet Azakoğlu’na da rahmet ,hayattaki Alanyamızın en büyük hafızası olan Şevket Tokuş beyefendiye de sağlık ve afiyetler olsun.
Önden gidenlere yol veren en önemli bürokrat olan ve hala hafızalarda hayırla yad edilen Kaymakam İsmet Balcı,ve adeta yıllar öncesinden bu işin ortaokul ayağının temelini atan Ağır Ceza Reisi Halit beye de rahmet olsun.Önden gidenlerin her türlü kahrını çeken,okulu silip süpüren hademe Yusuf Ağa’ya da rahmet olsun.
Alanyamızın o dönemki civanmert, kadirşinas, diğergam ve eğitim gönüllüsü gayretkeş eşraf, esnaf ve halkına da rahmet olsun.
Efendim size uzun uzun o günün genel bir atmosferini izah etmeye çalıştım .İsterseniz okulun yapılışından önceki olayları,yapılış öyküsünü,çekilen sıkıntıları ve sonrasını da anlatayım. Anlatayım ki hangi gailelerden zor bela çıkılıp bugünün rahat ve adeta bir eli yağda bir eli balda eğitim ve kültür hayatına kavuşulma serüveni daha bir net anlaşılsın.