Mutsuzluğa ne dersin?

Abone Ol

Yanlış okumadınız, yazım hatası falan da yok başlıkta. Hatta “mutsuzluğu istemelisin” gibi daha keskin ve “ne diyorsunuz kim bunu ister” tepkisiyle karşılaşacağım bir başlıktı aklımdaki son anda değiştirdim.

Hep mutluluk, hep olumlu yaşantıların bombardımanında kalıyoruz. Sürekli bizim yararımıza olabilecek sözler, çalışmalar dilekler, temenniler.. Sanırım biz de bunları duymayı daha çok tercih ediyoruz. Yalnız ben bugün tam tersi bir tezle yaklaşacağım bu konuya.

3 yaşındaki bir çocuğu hayal edin. Gözlerinize baka baka sobaya doğru yaklaşır. Defalarca “hayır yaklaşma sakın” uyarılarında bulunmanıza rağmen sobaya doğru yürümekten kendini alamaz. Elini sobaya yapıştırmasıyla yaşanan acı sonuç neticesinde avazı çıktığınca bağıran, ağlayan çocuk bir daha sobaya yaklaşmaması gerektiğini öğrenmiş olur. Hatta bu olay onun sıcak olabilecek hiçbir nesneye yaklaşmaması gerektiğini de otomatik olarak öğretmiştir.

Yine derslerine çalışmayarak tüm notlardan düşük alan bir öğrenciyi ele alalım. Karşılaştığı kötü tablodan kaynaklı kendine çeki düzen vererek daha azimli olma yoluna girebilir. Bu durum farkında olmadan öğrenim hayatının daha verimli bir şekilde devam etmesini bile sağlayabilir. Anımsayın yanlış yaptığınız soruları ve bu sorulara ait konuları asla unutmazsınız!

Evliliğinizde kötü anlarınıza gelirsek; maddi kayıp, ölüm vs. Böyle zamanlarda aile bireylerinin birbirine olan bağlılığı ve desteği artış gösterir. En önemlisi de kıymet bilme ve önceki yaşantıya tamah etme yeniden gün yüzüne çıkar.

Mutsuzluk kişinin güçlü kalmasını da sağlar. Kişiye ortadan kalkmasını istediği kötü yaşantı için mücadele ruhunu, problem çözme becerisini, sabırlı olmayı, umut etmeyi hatırlatır.

Yanlış yaptığınız zaman daha temkinli olmayı da öğrenirsiniz. Bu sayede doğru karar alma becerisine sahip olmayı da başarmış olursunuz.

Yukarıda belirttiklerim “mutlaka yanlış yapmalısınız” bakış açısının bir ürünü değildir olamaz da! Temel isteğimiz doğruyu, olması gerekeni, mutluluğu, iyiliği, güzelliği yaşamak elbet. Yalnız yaşamın kendisi bile bir gün güneşli, bir gün yağmurlu, bir gün sıcak, bir gün soğuk olabilecek kadar büyük değişkenlere sahipken biz insan evladı sadece mutluluk peşinde koşarak gerçeklikten uzaklaşmamalıdır.

Hayatın bize sunduklarını kabul ederek var olan durumumuza ilişkin yöntemler üreterek yılmadan usanmadan devam etmeliyiz. Kim bilir belki de gün gelip keşke dediklerimize iyi ki deriz.