İnsanoğlu topluluklar halinde yaşamaya başladığından beri, bazı kurallar ile hayatı nizama sokma gerekliliği olmuştur. Devlet ihtiyacı bu yüzden doğmuş, devlet kurucuları, yöneticileri var olmuştur. Tarihte çok fazla devlet kurma ve yıkmasıyla ünlü Atalarımız sonunda Selçuklu ve Osmanlı’nın devamı olan Cumhuriyetimizi bize emanet etmiştir.
Şüphesiz devlet yönetimi uzmanlık ister tecrübe ister hepsinden önemlisi dürüst ve adil olmayı gerektirir. Devlet yönetiminin temeli adalettir. Adaleti temin etmek için tüm bu gerekliliklerin özeti olan ise liyakattir.
Liyakatli insanların yönetici olmasıyla birlikte ilk olarak; yönetime talip olanların makamı tartışmaları azalır ve ikna olmaları kolaylaşır. Liyakatli bir yönetici, kendinden emin olduğu için işinin ehli insanları göreve getirir. Liyakatli insanlardan oluşan bir kadro ile adalet temin edilir kim neyi hak ediyorsa o uygulanır. Bunun adı kurumsal kimliktir. Kurumsal kimlik özel sektörde de olduğunda sistem adil bir şekilde işler. Herkes ne yapacağını bilir kimsenin talimat vermesine gerek yoktur. Planlama, araştırma, geliştirme gibi birimler dahi görev tanımlarına göre hareket ederler. Birilerinin kahramanlığına gerek duyulmaz, muasır medeniyetlerin ötesindeki hedefe ulaşmak ancak bu şekilde mümkündür.
Geri bırakılmış devletlerde kurumsal kimlik yoktur. Kişilere, ailelere veya bir gruba bağlılık ile yöneticilerin atandığı bir yönetimden adalet beklenmesi hayaldir. Layık olanın yani liyakatli olanın bir sorumluluk olarak gördüğü yöneticilik ile sadece lidere sadakatin gözetildiği bir yöneticilik arasında uçurum farkı vardır. İlkinde istenmediği halde kendisine verilen bir görevin topluma karşı bir sorumluluk olarak görülmesi ve layıkıyla yapılması. İkincisinde ise zaten güç sahiplerinin kulu kölesi olmak için teşne olan bir kifayetsizin makam işgal edip liderinden başkasının rızasını gözetmediği ve nemalandığı bir makam...
Kurucu Liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, eski komşusunun oğlunu talimatına rağmen işe almayan müdürü sürgün etmeyip takdir ettiği bilinmektedir. Toplum olarak bu ölçünün çok gerisinde olduğumuzu kabul etmeliyiz…
“Kul hakkı yemek sol elle yemek kadar dikkat çekmedi” diyen İsmet Özel’i de hayırla yad etmesek olmaz. Kadim medeniyetimizin haram helal hassasiyetine göre; torpil ile görev verilenin aldığı maaş da tartışılmalı değil midir?
Selam olsun işini layıkıyla yapan gönül dostlarına…
Muhabbetle…