Leptin hormonu çok yakın tarihlerde keşfedilmiş ve metabolizmanın yönetiminde merkezi görevi olan bir proteindir. Leptinin kelime anlamı; ‘ince, zayıf’ demektir. Çünkü yeterli miktarda leptin hormonu varlığında iştah ve gıda alımı düzenlenir. Fazla kilo alımı engellenir. Leptin hormonunu salgılayan organ yağ dokusudur. Vücudunuzda ne kadar çok yağ dokusu varsa leptin hormonunun salınımı da o düzeyde artar.
Leptinin temel görevi tokluk hissi oluşturmak ve daha fazla gıda alınımını durdurmaktır. Düz mantıkla bakıldığında leptin fazlalığının kilo verdirici etkisi olması beklenir. Oysa gerçekte olan durum bunun tam tersidir. Daha fazla kilo alınması daha fazla leptin salınımına yol açar. Kandaki değerleri sürekli olarak yükselen leptin ise birçok mekanizma sonucunda etki edememeye başlar. Sonuçta kanda yüksek miktarda leptin olmasına rağmen gıda alımı, kilo artışı devam eder. Leptin görevini yapamaz. Bu mekanizma obezitenin temelini oluşturan temel yolaklardan birisidir.
Leptin direncinin ortaya çıkması sonrasında, insan beyni normalde leptine vereceği yanıtı veremez. Tokluk hissi oluşmaz. Daha fazla gıda alımı söz konusu olur. Kilolu insanların çok miktarda enerji deposu olmasına rağmen çok kısa sürede acıkmalarının ve sürekli olarak yeme ihtiyacı duymalarının temel sebeplerinden birisi budur. Leptin direnci enerji kullanımını da azaltır. Bu sebeple de ayrıca kilo alımına yol açar.
Yağ dokusu, çoğu yakın zamanlarda keşfedilmiş olan ve leptinin de dâhil olduğu 20 civarında hormon ve sitokin salgılayan bir endokrin organdır. Dolayısıyla çok fazla miktarda yağ dokusu olması hormon sistemlerinin bozulmasına yol açan karışık bir tablo oluşturur. Obez ve aşırı kilolu bireylerde leptin seviyeleri aşırı yükselir. Böylelikle leptinin etkilerini ortadan kaldıran leptin direnci mekanizması tetiklenir.
Leptin direnci ve kanda leptin seviyelerinin yükselmesi sonucunda; karaciğer yağlanması, insülin direnci, davranışsal bozukluklar, depresyon, beyinde hücresel hasarlar ve gıda bağımlılığı olarak tanımlanabilecek sürekli yeme durumları görülebilir.
Kanda leptin ölçümü deneysel olarak mümkündür. Fakat maalesef kandaki leptin düzeyleri henüz rutinde ölçülmemektedir. Yani herhangi bir hastane laboratuvarında kan tahlili yapıldığında leptin düzeylerinin ölçülüp kısa sürede sonuç verilme imkanı yoktur. Leptin direncinin pratik bir ölçüm metodu da henüz geliştirilememiş ve basit bir formül halinde sunulamamıştır. Leptin hormonu; insülin de dahil metabolizmanın yönetiminde görevlidir.
Bu sebeple muhtemelen leptin direnci, insülin direncinden önce oluşmakta ve insülin direncini de tetiklemektedir. İnsülin direnci ise uzun süreçte diyabet (şeker hastalığı) ve kalp-damar hastalıkları başta olmak üzere birçok ciddi hastalığı tetiklemektedir. Bu sebeple leptin direncinin erken tanımlanabilmesi ve yaşam tarzı değişikliği, beslenmenin düzenlenmesi, hareketliliğin arttırılması gibi önlemlerle düzeltilmesi sayesinde insülin direnci başta olmak üzere birçok hastalığın önlenmesi mümkün olabilecektir. Daha önce deneysel leptin ölçümleri yaptık. Bizler leptin direncinin mekanizmalarının aydınlatılması ve formül halinde hesaplanıp erken tanı alabilmesi için çalışıyoruz. Birlikte çalışmak isteyen araştırmacılara da kapımızı açıyoruz. Bu konuda somut bir keşifle faydalı olabilmek ümidini taşıyoruz. Leptin direncini düzeltmek için yapılabilecek yaşam tarzı değişikliklerini ayrı bir yazıda paylaşalım...