Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Mahmuz lansmanı sonrası haklı olarak tekrar gündem bir anda bomba etkisi yaşadı. Bir tarafta, "Tek kurtuluş mahmuz" diyenler, bir tarafta ise, "Başka bir yol, yok mu?" diyenler...

Kamuoyu bu konu ile çalkalandı.

Lansman da dikkatimden kaçmayan bir durum vardı. Gerçi bu birçok kişinin dikkatini celb etmiş olabilir. Sizlerle kendi nacizane görüşlerimi paylaşmak isterim...

Lansman başladığı zaman, akademisyen kendini tanıttığı sırada aslında herşey normaldi. Danimarka Su Enstitüsü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde görevlendirmeler, akademisyenlik, projeler... Kulağa o kadar güzel tınladı ki, bir yandan övündüm. İçimden tebrik ettiim. İşine aşkına, saygı duydum.

Hani başlıkta da sizlerle paylaştım ya "Konuşmak için doğru zaman" ...

Tamam herşey yolundayken, belki de, kendine göre haklı sebeplerden dolayı bilgisinden ve tecrübesinden asla şüphe duyulmayacak akademisyen ani bir çıkışla lansmanı bir açık oturuma çevirdi...

Elbette ki konunun muhattabı olduğunu düşünen karakter ise cevap hakkı doğmasından dolayı kendini atıverdi konuya...

Elbette ki değerli hoca için yaptığım yorumu bahsi geçen savunucuya da söylemeden geçmek tek taraflı düşünmek ile eşdeğer olacaktır. Bu durumun tamamen Alanya'nın menfaati için olduğunu düşünüyorum.

Umuyorum...

Aslında ortada gözlemlediğimiz bir durum var.

"Kriz Yönetimi."

Elbette ki her iki tarafta haklı olabilir. Hani bir söylendiği gibi, "Bilim dahi kesin yargılardan ibaret değildir."

Maalesef bu biraz sözde kaldı hissine kapılmıştım. Belki de polemiğe giren tarafların konuşmak için doğru zamanı beklemesi gerekiyordu. Ayrıca bir eleştiri daha yapmadan geçemeyeceğim...

Eğer bir soru - cevap söz konusu ise Mahmuz'u bilen, bilmeyen herkesle muhattap olmak zorunda kalınabilir. Normal bir bilgi transferinde akademisyenlerin daha sabırlı olacağını elbette düşünüyorum. Lâkin kendilerini baskı altında hissetmelerini anlayabiliriz. Fakat eğer ki durum aydınlanma ise belki de konuşmak için doğru zamanı seçmeleri gerekiyordu. Gel, gelelim demokrasi, haklı olarak bunu gerektirir. Ev sahibinden habersiz duvara çivi bile çakamamaktır bazen yaşananlar. Kim istemez ki yapılanlardan sadece "Homosapien" lerin (İnsanoğlu) memnun olmasının dışında tüm mahlukat memnun olsun... Ağaç memnun olsun mesela. Kuş... Böcek... Çiçek... Ağaç... Elbette ki Alanya Belediyesi kimsenin mülkü değildir. Olamazda... Yalnız bildiğim kadarıyla da kimse diktatörlüğünü ilan etmedi.

Değil mi..?

Tabi ki bunun dışında olumlu şeylerde dikkatimden kaçmadı nacizane...

Yaşadığı yeri seven, önemseyen, doğaya sahip çıkan tüm düşünceler oradaydı diye düşünüyorum. Bu durumu sadece Alanya'mız menfaatleri değil kainatın menfaatlerine kadar düşünen insanların gündemine aldığını ümit ediyorum...

Sevgi, saygı, doğa ile kalın...