Bir yerde görev yapıyorsanız, o kuruma veya partiye de kendi yuvanız gibi bakıyorsanız kamuoyu önünde tartışmaya açmanız hoş olmaz. Kendi eviniz gibi gördüğünüz kurumu veya partiyi medya önünde tartışmak da yanlıştır. O kurumda veya partide görev yapan kişileri sevmeyebilir, takdir etmeyebilirsiniz ama kamuoyu önünde o kurumu veya partideki insanları eleştirmekle o kuruma veya partiye zarar verdiğinizin farkına varmalısınız. Mensubu olduğunuz kurumu veya üyesi olduğunuz partiye bir aile gözüyle bakıyor ve öyle davranıyorsanız, aile içi meseleleri de medyanın önünde tartışmaya kalkmanızın yanlış olduğunu da çok iyi bilmelisiniz. Aile içi meseleleri her zaman aile içinde konuşmak, tartışmak ve doğru yolu bulmak daha kolaydır. Aile içindeki meseleleri insanların gözü önünde tartışır ve sokakta dedikodu yaparsanız bu ne size bir fayda sağlar, ne de o partiyi yönetenlere. Aile içindeki kavgayı sokağa taşırsanız, ne ailede huzur kalır, ne de çok sevdiğiniz kurum ve partilerde. Partide bir sorun görüyorsanız, birilerinin yanlış yaptığının farkına varıyorsanız, bunu aile içinde çözünüz ki, doğru yolu bulasınız. Ama küçük olsun benim olsun zihniyeti ile hareket ediyor, üyesi olduğunuz partideki kişileri kamuoyu önünde rencide etmek istiyorsanız o da sizlerin bileceği bir iştir.
Ama o partideki insanları eleştirirken, kendi bulunduğunuz makam ve mevkilerde sizlere verilen görevi de layıkıyla yapıyor olmalısınız. Size verilen görevi başarıyla yapıyorsanız, millet sizin yaptığınız işleri takdir ediyor ve başarılı buluyorsa o zaman siz doğru yoldasınız demektir. Ama siz kendinizin sorumluluk alanındaki işleri yapmıyor, projeleri hayata geçiremiyorsanız, başkalarını da eleştirmeye ve yerden yere vurmaya hakkınız yok. Çünkü önce kendiniz bulunduğunuz kurumdaki görevinizi yapmıyorsanız, başkalarının açıklarını aramanıza gerek yok. Çünkü kendi açıklarınızı kapatamıyorsanız, başkalarının açıklarını aramanız ve onları siyasi malzeme yapmanızı size yakıştıramam. Bunun içinde kendi görevinizi yapamazken, başkalarını eleştiriyorsanız, yerden yere vuruyorsanız, değişim istiyorsanız o zaman önce sizin değişmeniz gerekmiyor mu?
Birilerini eleştirmeden insanlar, önce aynaya bir bakmalı. Başkasını eleştirenler ve değişim istiyenler bir akşam evine gitmeli. Evde yemeğini yedikten ve çayını yudumladıktan sonra da yatağına gidip, başını yastığa koymalı. Ve 15-20 dakika bir vicdan muhasebesi yapmalı. Kendi kendine demeli ki, 'Arkadaş, bana bir görev verildi. Bu görevi layıkıyla yapıyor muyum? Ben aldığım parayı hak ediyor muyum? Memleketime yararlı hizmetlere imza atıyor muyum? Bana verilen sorumluluğu yerine getirebiliyor muyum?' demeli. Bu soruları kendi kendine soruyor ve rahatça yanıtını kendi vicdan muhasesebinde verebiliyorsa, o insan da kendi işini yapıyor demektir.
Ama o yastığa başını koyan insan, 'Bana bir görev verildi ama bu görevi layıkıyla yapamıyorum. Kendi işimi yapmak yerine Ankara'dan gönderilen hizmetlere sahip çıkıyorum. Başkasının projeleriyle şovumu yapıyorum, reklam peşinde koşuyorum. Benim derdim hizmet değil, şov yapmak, reklamla adımdan sıkça söz ettirmek' diyorsa, o insanın başkasını eleştirmeye ve değişim istemeye hakkı da, haddi de yok. Bence o başkalarını eleştirenler, önce kendi iç muhasebesini yapmalı.
Başkalarını eleştirmek, yerden yere vurmak kolay ama kendi görevini yapmak zordur. İnsanlar önce kendi işini yapacak, sonra başkalarının işine karışacak. Birisi başarılıdır veya başarısızdır. Bunun hesabını zamanı ve yeri geldiğinde verir. Ama senin hatalarının bedelini ise sen ödemeyeceksin, seçmenlere karşı sorumluluğu olan siyasiler ödeyecek. Bu vesiyle başkalarını eleştirmek yerine hatalarınızın yüzünden bedelini ödeyeceği insanlara bedel ödetmeyi bırakın ve kendi işinize odaklanın. Başkalarının işlerinin karnesini çıkaracak zamanı bulabiliyorsanız, o vaktinizi boşa değil Alanya'mızın insanlarına neden hizmet veremiyoruz, bundan sonra daha iyi nasıl hizmet veririz diye düşünür ve bu konunun yanıtını da bulursanız sizin için daha iyi olur.