İstismar ve mahremiyet

Abone Ol


Şu sıralar maalesef zor günler geçiriyoruz. Eylül ve Leyla ateş gibi düştü her birimizin yüreğine. Sadece kendi ailelerini değil tüm ülkeyi kapsayan feryada döndü acıları.
Kendini savunma becerisi gelişmemiş bir çocuğa yapılanlar aklın sınırlarını zorluyor. Bunu düşünmek dahi insana acı veriyor. Yalnız benzer durumlar yaşamamak adına olay birçok boyutta değerlendirilmeli ve konuyla ilgili çalışmalar yapılmalıdır.
Çocuğumuza yabancı kişilerle nasıl iletişime geçeceği, vücudunun mahrem alanlarını nasıl koruyacağı konularının öğretilmesi yanında, çocuk büyürken hangi özelliklere sahip olduğunu da iyi değerlendirmek gerekiyor. Bazen üzerini kapattığımız belirtiler ileriki yaş dönemlerinde kişilik bozukluğu gibi rahatsızlıkların ortaya çıkmasına sebep olabiliyor.
İlk olarak mahremiyet konusuyla başlayalım. Mahremiyet insanların hayatındaki özel sınırlardır. Bu sınırlar kültüre, yaşam şekline, inanışa, geleneklere göre değişiklik gösterebilir. Mahremiyet sadece kişinin belirlediği sınırlar ile kurulmaz. Diğer kişilerin hal ve hareketleriyle de kendini gösterebilir. Her yaşta mahremiyet kavramına ilişkin davranış örüntüleri bulunur. Anne babaların çocuklarına bu konuyu aşılamaları çok önemlidir.
Özellikle sevgi göstergesi olarak dudaktan öpmek, çocuğun özel bölgelerine ilişkin davranışlarda bulunmak, ebeveynlerin çocuğun yanında kıyafet giyip çıkarması, çıplak fotoğraf çekme vb tutumlar çocuğun mahremiyet kavramını algılamasında karışıklık yaşamasına neden olabilir. Vücudun önemi, kişiye ait özel bir alan olduğu ve davranışların kategorilere ayrılarak olumsuz davranışlarda tepkisel davranılması gerekliliği çocuğa aşılanmalıdır.
Çocuğumuzu yetiştirirken eğitimine önem vermenin yanında onun gösterdiği belirtileri iyi gözlemlemeli ve eğer olumsuz belirtiler söz konusuysa tedbir almalıyız. Özellikle çocukluk çağında yalancılık, hırsızlık, evden kaçma, kavgacılık, hayvanlara zarar verme davranışlarını göstermiş kişilerin ileriki yaş dönemlerinde antisosyal kişilik bozukluğu yaşadıkları gözlemlenmektedir. Bu belirtileri fark eden anne babalar çocuklarını mutlaka bir uzman değerlendirmesinden geçirmelidir.
Mahremiyet kavramı öğretilirken çocuğun benliği zedelenmemeli, korkutucu hikayelerle dünyası güvensiz hale getirilmemelidir. Böylesi durumlarla öz güveni düşük, kendi ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelen çocuğumuz başka problemlerle baş etmek zorunda kalır.
Tüm bunların yanında çevresel duyarlılık da çok önemli bir konudur. Etrafımızda normalde farklı her türlü yaşantıda ilgili kurum ve kuruluşlara başvuruda bulunmakta çekinmemeliyiz. Şiddete maruz kalınmaktan istismara kadar uzayan listede sadece kendi hanemizde yaşanılanlar değil etrafımızdakilere de duyarlı olmalıyız. Kim bilir bu sayede bir çocuk, kadın, erkek hayata daha umutlu bakabilecek...