Türk toplumu olarak geçmişten günümüze hayvanlarla iç içe yaşadık ve kendimize simge edip birçoğunu hep yanımızda taşıdık. Bu nedenledir ki birçok hayvan toplumumuz için vazgeçilmez olmuş ve simgeleşmiştirler. Bu hayvanlardan bazılarına örnek verecek olursak; Kartal, geyik ve kurt gibi hayvanlardır. Bunların birçoğu tarihte yer aldıkları dönemlerde Türk boylarının simgesi olarak kullanılıyordu. Hatta bu hayvanlardan olan güneşi ve aynı zamanda güç ve kudreti ifade eden kartal Alanya’da sıkça karşımıza çıkmaktadır. Selçuklu Devletinin simgesi olarak sancaklarda da yer aldı. Şehrimizin başta belediyesi ve birçok sivil toplum kuruluşunun amblemlerini, flamalarını ve bayraklarını süsledi. Özgürlüğün simgesi geyik ise birçok evin baş ucunda resim yada portre olarak yer aldı. Tarihte yol gösterici unsur ve aydınlığı simgeleyen kurt ise günümüzde Türk milliyetçiliğinin ana sembollerinden birisi olarak yer almaktadır.
Hayvanları bazen koruyucumuz yaptık, bazen özgürlük simgesi olarak kullandık, bazen güç kudret sembolü olarak, bazen yaşamı idame ettirmek için besin kaynağı olarak, bazen binek ulaşım aracı olarak, bazen yoldaş, bazen sadık dost, bazen sevgi ve aşk göstergesinin söylemi ve işareti, bazen de şarkı sözü olarak, hatta bazen onları insanlara örnek olarak kullandık.
Son günlerde hem yabani hayvanlarla ilgili, hem de evcil hayvanlarla ilgili yaşanmış birçok olay duymaktayız. Ama bu duyduğumuz olaylar ile ilgili ah ne kadarda güzel olmuş, tam yerini bulmuş diyebileceğimiz veya övünebileceğimiz örnek gösterebileceğimiz olumlu olarak bahsedebileceğimiz hiç bir şey duymadık diyebiliriz. Yabani hayvanların kurallar dahilin de ve belirlenen şartlarda ve zamanlarda avlanmasına, evcil hayvanların istismar edilmeden beslenmesine karşı değiliz. Tabiat ve doğanın gereği bunların avlanmasına veya beslenip üretilmesine mutlaka ihtiyaç var. Ama her şey kaidesinde ve etik kuralları içinde olduğu sürece…
Bu nedenle ki, kamuoyuna mal olmuş birisinin daha önceden koruma altında olup sonradan yaşlanarak avlanma kotasına girdiği iddia edilen bir kızıl geyiği vuruyor. Sonrada sosyal medyada paylaşıyor. Bence hiç etik olmamış . Çünkü insanlar daha fazla avlanmaya özendiriliyor. Bu geyik yaşlandıysa bırakın tabiat kendi işini kendisi görsün. Ayrıca üstüne üstlük yapılan açıklama parayı veren düdüğü çalar misali olmuş. Neymiş avcıların ödediği paralarla bu hayvanlara yem alınıp veriliyormuş. İyide, eğer insanlar o hayvanların doğal yaşam alanlarına girmezse yada yaşam alanlarını yok etmezse kimsenin parasına ihtiyaç duymadan hem beslenirler hem de korumaya gerek kalmadan üreyip çoğalırlar…
İşte son zamanlarda bu duyduğumuz olayları ibret alınması adına örneklemeye çalışırsak, bazıları çok iğrenç olmakla beraber, ne ahlaken, ne dinen, nede davranış olarak hiç birinin insanlıkla alakası yoktur… Tecavüze uğrayan buzağı, Isırılan ve dövülen hamster, haddinden fazla avlanan düzinelerce kuş, patlayıcı yada elektrik verilerek yakalan balıklar, araca bağlanarak çekilen yada koşturulan hayvanlar, anaç yada hamile olup olmadığına bakılmaksızın vurulan dağ keçicileri,Zehirlenen kedi ve köpekler, hamile iken kesilen küçükbaş yada büyükbaş hayvanlar, kamyona doldurularak ormana bırakılan evcil hayvanlar, yazın dükkan önlerinde beslenip kışın sokağa bırakılan kedi ve köpekler, kuralına uymadan eziyet edilerek etik dışı kesilen hayvanlar, kumar amaçlı dövüştürülen veya güreştirilen hayvanlar, Bilinçli orman yangını sebebiyle yok olan yabani hayvanlar, kontrolsüzce Hes yapılması nedeniyle yok olan canlı türleri, kulağı yada uzuvları kesilen hayvanlar, ayakları bağlanıp doğaya bırakılan hayvanlar, özel ayinlerde sapıkça kurban edilen hayvanlar vs… liste saymakla bitmeyecek. Bu listeye sonuç olarak hayvanları sevmeyen insanları da sevmez sözünü ekleyebiliriz.
Hayvanlara karşı davranışlarda vardığımız son noktaya bakınca bazen hayvanların hangi tarafta olduğu belli olmuyor. Mağdur eden mi ? Mağdur olan mı ?
Alanya olarak İlçemizde hayvanlar ile ilgili yapılmış güzel işlerde var. Demirtaş mahallesindeki birçok il ve ilçe de olmayan örnek sayılabilecek köpek barınağı ve bakım evi gibi, parklarımızdaki kedi evleri gibi, orta refüjlerde ki kuş yuvaları gibi, doğaya bırakılan keklikler ve balıklar gibi…
Mümkünse hayvanlar hayatımızda her zaman olsun. Ama daha çok; kuzum, koçum, aslanım, ceylanım, minik kuşum, sarı kanaryam, kıratım, kurtum, çekirgem, vs… olarak
Anlayana Mevlana’nın dediği gibi; Balığa denizden başkası azaptır.
Sağlıcakla kalın