Futbol anlayışımız genç futbolcu yetiştirmiyor. Alt yapı yaş grupları takımlarımız var, antrenman yaptırıyoruz, kendi yaş gruplarında maç oynatıyoruz ama zorunluluk olmadıkça sistematik olarak üst yapıya hazırlamayı beceremiyoruz. Genç futbolcu oynatma bir anlayış ve politika ürünü değil, neden-sonuç ilişkisinin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor.
Futbolcuya üst yapı ihtiyaçlarına göre değil, kendi yetenek ve becerilerini geliştirmeye yönelik antrenman yaptırıyoruz. Futbolcuların bireysel antrenman becerilerini geliştiremiyoruz. Bu durumda, futbolcunun motorik özellikleri düşüncel becerisinden daha hızlı gelişiyor. Profesyonellik algısını daraltan bu durum futbolcunun vizyon repertuarını fakirleştiriyor Türkiye’de futbolcular, alt yapılarda futboldan önce kullanılmayı ve katlanmayı çok güzel öğreniyor. Aynen okullardaki gibi düşünmeden, sormadan, sorgulamadan ve araştırmadan futbolu öğrendikleri için sonrasında kendilerine dayatılan her şeyi yerine getirilmesi gereken bir zorunlu görev olarak kabul edip uyguluyorlar.
Yöneticiler, futbolcu olarak görmüyor, yatırım aracı olarak gördüğü için de ucuz mukaveleye imza attırıp ‘ya tutarsa’ mantığı ile hareket ediyor. Teknik direktörler başarısızlık durumunda kulüpten gönderilme kaygıyla risk almak istemiyor, ya ‘fark etmez onsuz da olur’ dedikleri genç futbolcuları takımın bir parçası olarak görmüyor ya da oyun anlayışı futbolcunun yeteneğini açığa çıkarmıyor. Sakat veya cezalı oyuncuların yerini doldurmak için yedek parça gibi kullanmayı tercih ediyor. Bazıları saha sonucu kesinleşmeden onu da yapmıyor.
Deneyimli futbolcular, istisnalar olsa da altyapıdan bir oyuncu takımın bir parçası olarak A takıma yükselmediğinden takım arkadaşı olarak kabul etmiyor, zorunlu olmadıkça iletişim kurmuyor, arkadaş gruplarına almıyor dışlıyor, kamplarda aynı odada kalmıyor. Taraftarlar en zayıf halka olarak görüyor. Taraftarlar arasında ‘çoluk çocukla şampiyon olunmaz’ anlayışı, beklentilerinin çok zayıf olduğunu gösteriyor. Maçlarda genç futbolcuların hatalarını hoş görmüyor. Sürekli zayıf, yetersiz ve hazır olmadıkları vurgusu yapılıyor. Sahadaki mücadelesine saygı duyulmuyor. Yerine oynadığı deneyimli futbolcudan daha fazla performans bekleniyor/isteniyor.
“Altyapıya önem verelim”, “Bırakalım yabancı futbolcu sevdasını kendi gençlerimize dönelim ”Bu ve benzer sözleri yıllardır televizyondan ibretle izliyoruz. Üretim toplumu olmamıza ve birçok gayretlere rağmen sistematik hale dönüştüremiyoruz. A takımlarda zorunluluk hikâyesi olan genç futbolcuları ya olgunlaşmadan tüketiyoruz ya çürütüyoruz. Hal böyle olunca insanın aklına iki şey geliyor: Ya bu işlerle uğraşanlar genç oyuncu yetiştirme düşüncelerinde samimi değiller, ya da eşitsizliğe neden olan takip ettikleri yol yanlış. Takımın başarı durumuna göre şartlar değişiyor, davranışlar gelişiyor, söylemler yumuşuyor ama anlayış değişmiyor.