Herkesin malumu, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinde: “ Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. “ ifadesi geçmektedirler. Gaflet: bir durumun farkında olmamak; ondan haberi olmamaktır. Dalalet: yoldan sapmak demektir; yani kendi menfaatini temin etmek için her yola müracaat etmek. İhanet ise bilerek ve isteyerek zarar vermek; kötülüğünü dilemektir.
Ülkemizin son bir haftada yaşadıkları:
1- emrivaki ile alınan faiz indirimi nedeniyle TL tarihinin en düşük seviyelerinde.
2- Uluslararası Mali Eylem Gücü, Türkiye’yi kara paranın finansmanı konusunda yeterince mücadele etmediği için gri listeye aldı.
3- Boğaziçi üniversitesi öğrencileri en doğal hakları olan gösteri yaptıkları gerekçesiyle karga tulumba göz altına alındı.
4-Türkiye artık dünyanın en büyük yirmi ekonomisinde biri olmaktan çıktı.
5-Erdoğan, on bir ülkenin büyükelçisini kovmakla tehdit ediyor.
6- TÜGVA isimli bir vakıf yapılanması içinde yer alan kişilerin, kamu alımlarında öne çıkarıldığı ve bu vakfın yöneticilerinin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinde yönetici oldukları ve belediye seçimlerini İmamoğlu’nun kazanmasının ardından istifa ettikleri ortaya çıktı.
Şimdi gaflet, dalalet ve ihanetin tanımlarını önümüze koyduğumuzda ortaya çıkan sonuçlar;
1-mevcut iktidarın ülkenin gidişatından ve mevcut durumdan gafil olması olanaksız. Erdoğan’ın kendisi dahi, ekonomik sıkıntıların olduğunu itiraf ediyor. AKP üyeleri de, tebdil-i kıyafet ile halk arasında dolaştıklarını söylüyor. Dolayısıyla ortada bir gaflet hali yok. Herkes herşeyi biliyor.
2-iktidar mensuplarının, her türlü yetki ve olanağı kendi çıkarlarını temin için kullandığı ortada. Dolayısıyla burada bir dalalet(yoldan sapma) sözkonusu.
3- Bu kadar kırılgan bir ortamda faiz indirimini emretmenin ve on bir devletin büyükelçisini kovacağını söylemenin ekonomik maliyetleri de aşikar. Burada artık bilmemek veya yoldan sapmaktan daha büyük bir kasıt sözkonusu. Zira bilmeden bu kadar yanlışın altına imza atmak, akil bir zihnin ürünü değildir. Bunu yapabilen ya delidir ya hain.
Kimin ne yaptığının takdiri ise okuyucuya aittir.