Kutsal kitabımızdan bir ayet beni çok düşündürmüştü. “Dünya hayatı, yâni şu anda içinde yaşadığımız yaşam, ahirete inancı olmayanlar için süslenildi, süslü püslü gösterildi, zinetlendirildi ve gözlerine, gönüllerine hoş gösterildi." Onlar bu hayatı seviyorlar...
Bu yaşam bittikten sonra, öldükten sonra tekrar dirilme olacak, ahiret hayatı başlayacak. Bu birinciye onun için el-hayatüd-dünya deniliyor. Dünya hayatı denince de, millet sanıyor ki, dünya üzerindeki hayat... Hem dünya üzerindeki, hem merih üzerindeki, hem başka gezegenlerdeki, hem fezadaki. Yâni dünyada olmasa bile, şu andaki yaşamımız demek. Bize yakın olan, içinde bulunduğumuz yaşam.
Bu yaşam farklı gösterildi. Kimlere?.. İnanmayanlara... Onlar gerçekten sadece bu hayat var, öteki hayat yok diye düşündükleri, sandıkları için, yanlış olarak böyle inandıkları için, var güçleriyle bu hayata sarılıyorlar. Yâni şimdiki şu yaşamlarına, var güçleriyle önem veriyorlar ve günlerini gün etmeye çalışıyorlar, bunu tatlı geçirmeye çalışıyorlar.
İşte inananlar ile inanmayanlar arasındaki en büyük fark bu. Yâni ahiret inancından kaynaklanan en büyük fark bu. Biz bu dünya hayatını amaç görmüyoruz, tek görmüyoruz. Sadece elde edilmesi gereken bir şey olarak, ulaşılacak bir amaç olarak görmüyoruz; gelip geçici, fâni, değersiz, küçük görüyoruz.
Asıl hayatın, ahiret ömrü olduğunu, öldükten sonraki âlemde olacak olan hayat olduğunu bildiğimiz için, biz, Peygamberimiz'den beri; hatta daha geriye doğru gidersek eski peygamberlerin halis muhlis saf ümmetleri, tâ Adem’e kadar ahirete inanmış olan gerçek müslümanlar, bu dünya hayatının geçici olduğunu, fâni olduğunu bildiği için, bu dünya hayatının meşakkatlerine sabrediyorlar, ahireti kazanmaya çalışıyorlar, fedakârlık yapıyorlar. Kazandıklarını Allah yoluna, hayra hasenâta, başkalarına iyilik yapmaya sarfediyorlar. İcabında canlarını seve seve veriyorlar...
İnanmayanlar da, ahiret yok diye bildiklerinden hem çok yaşamak istiyorlar bu hayatta, bin yıl yaşamayı arzu ediyor. Yaşamak için, kendim yaşayacağım diye, "Herkesi öldürebilirim, herkes yok olsun, ben yaşayayım!" diye bencil olabiliyor. Ahirete inancı olmadığından da, ölümden son derece korkuyor. Ölümden korkunca da her türlü yamukluğu yapıyor. Açlıktan korkuyor öleceğim diye; aç kalmamak için çalıyor, çırpıyor... Bu dünya hayatını hoş geçireceğim diye çalıyor, çırpıyor... Temel duygu, ahiret inancının olmaması ve bu dünya hayatını tek amaç sanması, dünya hayatının keyfini zevkini amaç edinmesi... Ömrü onun için geçiyor.
--Gayen nedir kardeşim, ne yapmak istiyorsun?..
--Çok para kazanacağım.
--Para kazanınca ne yapacaksın?..
--Para işte, pis; mikroskopun altında inceleyecek olursan üzerinde mikroplar kaynaşan bir madde... Elden ele dolaşıyor, herkesin pisliği üzerine yapışıyor. Bunun nesini seviyorsun?..
--Yok, ben onu sevmiyorum. Her türlü eğlence onunla elde edildiği için, anahtar gibi olduğundan, onun için para kazanmam lâzım! Paranın kendisini sevmiyorum da, zenginliği seviyorum. Zengin olunca otellere gideceğim, beş yıldızlı otellerde yaşayacağım. En sevdiğim yerleri gezeceğim, en güzel arabalarda dolaşacağım. En güzel köşklerde, yalılarda oturacağım. En güzel yemekleri yiyeceğim vesaire...
Bunları elde etmek için de, önüne gelen her fırsatı değerlendiriyor.
Üç tane, beş tane insanın hepsine, yurt dışından bir casus gelip kötü şeyi teklif ediyor:
"--Şunu yap, şu sırları bana sat, ben seni zengin ederim, milyoner ederim, makam veririm, şu kadar dolar veririm!" diyor.
Ahirete inanan sakınıyor:
"--Yok, ben vatana hıyânet etmem, devletin sırlarını, askeriyenin sırlarını satmam!" diyor.
Ama ötekisi, satarım diyor. Birisi:
"--İşte bak, bir kilo, iki kilo eroini al, getir, satarsan, sana şu kadar para!" diyor.
"--Yok, ben başkalarının sağlığını yok eden, başkalarının hastalanmasına sebep olan; çıldırmasına, 35-40 yaşında tımarhanede zincirlere bağlanmasına sebep olan zehiri, bu beyaz zehiri satmam, aracı olmam; vicdanım el vermez!" diyor.
İnançlı insan reddediyor, ama ötekisi, "Ooo, çok para verecekmiş!" diyor, kabul ediyor. Uyuşturucu kaçakcısı oluveriyor...
Gerçekten ahiret inancı olan devlet makamlarına gelse, yetim malının hesabından korkuyor, olmayana ise hak getire...
Selam olsun hakiki dostlara...