Türkiye'de başta Karadeniz Bölgesi olmak üzere coğrafyanın durumuna göre her yıl sel ve heyelan nedeniyle can kayıpları yaşandığı bir gerçek. Her felaket sonrası dere yatakları ve yumuşak zemine sahip yamaçlara ev yapılması/yapılmaması eleştirilir, yapılaşmaya izin veren/engellemeyen kurumlara yüklenilir.
Yaşanan can kayıplarının ardından yapıların yıkılması yeniden gündeme gelir. Yasal zemine oturtulması için lobi çalışması bile yapılır.
Yıllardır yaz kış ekseriyetle ani yağış sonrası yaşanan, can ve mal kayıplarına sebep olan felaketlerden ders çıkarmak yerine hatalar silsilesi domino etkisiyle sürmekte. Alanya'da Allah'a şükür can kaybı olmazken maalesef ekonomik kayıplar her yıl yaşanmakta. Son yağışlar esnasında oluşan sel ve ertesi günler tarım alanlarını görme/gözlemleme şansım oldu. Orada ilk bakışta görünen, dere kenarında ki tarım alanlarının derenin içine kadar girmesi, derenin serbest akış sağlamasını engellemesi oluyor.
Mikroskop ile bakmaya gerek kalmadan derelerin daraltıldığı, yamaçlardan akan yağmur suyunun derelere ulaşmasını sağlayan daha küçük derelerin yok edilerek tarım alanına dahil edilmesi ötenaziden farklı değil. Tabi ki doğaya karşı yapılan bu tecavüzler sadece işin müsebbibini değil komşularını da etkilemekte. Sağanak sonrası oluşan su önüne ne gelirse alıp götürüyor olmadı yıkıp geçiyor.
Bu vaziyetin baş sorumlusu her ne kadar bu eylemi gerçekleştirenler olsa da denetimi yapması gerekenlerinde payı yok değil.
Unutmadan iki çift lafta Alanya Orman Müdürlüğünden başlayarak silsile yolu ile sıralı amirlerine söylemek şart. Bir taraftan yeşili çoğaltmak fidan dikmek için kampanyalar düzenlenirken diğer taraftan yüzlerce belki daha fazla zeytin ve kiraz ağacının kesilmesini anlamak mümkün değil. Ağaçların dikili olduğu alan madem ormana ait vaktinde niye dikilmesine müsaade edildi. Hadi o zaman müsaade edildi peki şimdi niye şahısları tahliye edip o meyve ağaçlarını orman kurumu olarak bakımını yaparak üretimi devam ettirmiyorsunuz. Dikmedin bari, kesme. Ya da böyle diyorsanız o zaman yasanın değişmesini sağlayın.
Hiçbir Müslüman yoktur ki, o bir ağaç diksin veya tohum eksin ve onun meyvesinden ve mahsulünden insan, kuş, kurt yesin de kendisine sevap yazılmamış olsun.”[4]
Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed'in (Sav), "Kıyametin kopacağını bilseniz bile elinizdeki fidanı dikiniz." hadis-i şerifi aslında bu hususta oldukça açıklayıcıdır.