Tolstoy’un tarih felsefesi şahsım nazarında her zaman ilgi çekici olmuştur. Tolstoy, tarihi olayların çok önemli şahısların iradesinin ürünü olduğuna karşı çıkarak; bu hadiselerin bilerek veya bilmeyerek bu olaylara katılan bir çok kişinin katkısıyla meydana geldiğini kabul eder. Bu tez, o anda yaşayan herkesi, kendi zamanında yaşanan hadiselerden mesul olma sonucunu doğurur. Bu nedenle sorumluluk sahibi insanların zincirleme reaksiyonlarının, domino etkisi yaratarak, bir toplumu iyi yönde değiştirmesi ve dönüştürmesi mümkün olduğu gibi, yozlaşmanın ve vasatlaşmanın da yaratabileceği bir dalga bütün bir ülkeyi vasatistana çevirebilir.
Sanayi toplumlarının son 50 senedir siyasetten korporasyonlar tarafından yavaş ama istikrarlı bir biçimde uzaklaştırılması ve bireyin, tüketim toplumunun sunduğu konfor ile oyalanması, kitlelerin değil; hızlı ve örgütlü olan küçük çıkar gruplarının siyaset ve ekonomiyi zapt etmesi sonucunu doğurmuştur. Korporasyonların ekonomik iştihasının yarattığı refahın, kitle siyasetinin yokluğu nedeniyle, topluma geri verilememesi nedeniyle kürenin dört bir yanında demokrasinin direği olan orta sınıf yıkılmaya başlamış; bu kadar fazla kaynak ve imkanın içerisinde fakirlik ve gelir eşitsizliği artmıştır.
Korporatif iştah, sadece ekonomi ve siyaseti kontrol etmekle de kalmamış; kendi iktisadi verimliliğini artırmak, yaratıcı ürünler ortaya çıkarmak, rekabette sürekli önde olmak için ulusların en değerli kaynağı olan yetişmiş insanları bünyelerinde toplamış ve nihayetinde, iradesini sermayeyi terk eden devlet, bürokrasi ve diplomasi de vasat ve beceriksiz kadroları dayanmaya başlamıştır. Bu ise kamu hizmet kalitesinin düşmesi sonucu doğurmuş; nitelikli eğitim ve sağlık hizmetlerinin para ile satılan bir meta haline getirmiştir.
Ancak gelinen noktanın işaret ettiği gerçek şudur ki: ABD merkezli bu mentalitenin kendi benzerlerini Rusya, Çin, Hindistan gibi ülkelerde otokratlar aracılığıyla inşa etmesi, Dünya Savaşı sonrasında kurulan yapıyı tehdit etmektedir ufukta yeniden insanlığı umumi harbe sevk edecek alametler belirmiştir en son Ukrayna ve tayvan özelinde görülen bu işaretler, tarafların husumetlerini hızlı ve kesin olarak askeri vasıtalarla çözme eğilimine girebileceğini ortaya çıkarmıştır.
Kangren haline gelen bu sistemi ıslah edecek tek deva: güvenlik, huzur ve refah arayışında olan kitlelerin devleti, K orporasyonların, iş bilmez siyasetçilerin ve hantal bürokrasinin sultasından kurtaracak hak talebi ile mümkündür. Teknolojinin sunduğu vasıtalar hem korporasyonları hem de otokratları yıkabilecek ve onları dizleri üzerine çökertecek kadar fazladır.
Ukrayna’da yaşanan tabloya baktığımızda; bağımsızlığını elde eden bir ulusun, bir diktatörün iradesi tarafından en yıkıcı silah ve yöntemler kullanılmak suretiyle teslim alınmaya çalışıldığına şahit oluyoruz. Toplumları, ortak gelecek ideallerinden daha çok hayatta kalma iradesinin yani: hayata kast eden ortak bir düşmana karşı koymanın kenetlediğini göz önüne aldığımızda, bu durumun Putin özelinde cisimleşen sistemi (korporasyonlar, niteliksiz devlet yöneticileri ve dikta rejimlerinin)yıkabileceğini; hak talep eden kitlelerin tekrar tarih ve siyaset sahnesinde yer alabilmesinin önünü açabileceğini umuyorum. Ancak bildiğim bir şey var ki: bu umut yeşermez ise gelecek 15 yılda üçüncü büyük harbi göreceğiz.