Tıbbi Biyokimya insan vücudunda meydana gelen her türlü yaşamsal faaliyetin mekanizmasını ve oluşma biçiminin detaylarını incelemektedir. Tıbbi biyokimya eğitimime başladığım ilk günden beri bir taraftan araştırma boyutu ile ilgilenip ve bilinmeyen mekanizmaları deneylerle açıklamaya çalışırken, bir taraftan da klinik biyokimya ile ilgilenip kan ve benzeri tahlillerden yola çıkarak hastalıkların yorumlanması ve anlaşılması için çalışmaktayım. Dikkatimi çeken ve araştırdığım önemli klinik biyokimya konularından bir tanesi de D vitamini eksikliğidir. Daha önce, TÜBA Asli Üyesi Sayın Prof. Dr. Fatih GÜLTEKİN hocam ile birlikte, Türkiye’de kapsamlı bir araştırma yaparak, D vitamini eksikliğinin sıklığını ve dağılımını incelemiş ve bulduğumuz çarpıcı sonuçları uluslararası nitelikli bilimsel bir dergide yayınlamıştık. Ortaya beklenenin çok üstünde bir D vitamini eksikliği oranı çıkmıştı. D vitamini eksikliğinin kemik, eklem hastalıklarından, kalp sağlığına kadar birçok önemli konu ile ilişkili olması ve eksikliğinin çok yüksek oranda çıkması mutlaka incelenmesi gereken bir konudur.
D vitamini eksikliği sadece yetişkinler için değil bebekler ve çocukların büyüme gelişmeleri ve sağlıklarının korunması için de oldukça önemlidir. D vitamini eksikliğinin COVID-19 enfeksiyonlarının daha ağır geçmesine yol açtığına dair ciddi sayıda bilimsel araştırma yayınlanmıştır. D vitamini eksikliğinin ruh halini etkilediği, davranışlara yansıdığı ve depresyon sıklığında artışa yol açtığına dair kanıtlar da mevcuttur. Ayrıca D vitamini eksikliği sonucunda kalp hastalıklarında ve kalp krizi riskinde artış olduğuna dair araştırma sonuçları da bulunmaktadır. Yeterli D vitamini düzeylerinin birçok kanser türüne karşı koruyucu olduğu düşünülmektedir. D vitamini eksikliğinin bebek ve çocuklarda kalıcı kemik yapı bozukluklarına ve başka hastalıklara yol açtığı bilinmektedir. Bu liste çok uzatılabilir. Yeni doğan bebekten en yaşlı insana kadar, D vitamini eksikliğinde çok ciddi sağlık sorunlarının gündeme geldiği bilimsel bir gerçektir. Bu sebeple özellikle bebeklik döneminde başta olmak üzere, önleyici olarak D vitamini desteği önerilebilmektedir. Sağlık Bakanlığı tarafından ücretsiz D vitamini dağıtılmakta ve bebeklerde kullanımı teşvik edilmektedir.
Aslında merak edilmesi gereken; bizim gibi güneş yönünden çok şanslı bir ülkede neden çok yaygın biçimde D vitamini eksikliği olduğudur. Bu durumun birçok sebebi olabilir. Ben kısaca en önemli gördüklerime değineceğim. Öncelikle, teknolojinin de etkisiyle özellikle çocuklar başta olmak üzere, yaşamamızı daha çok kapalı alanlarda geçiriyoruz. Açık alanlarda zaman geçirmeyi, temiz havayı ve güneşi unutuyoruz, ihmal ediyoruz. Bebeklerimizin, çocuklarımızın kemik gelişimleri ve genel beden sağlıkları için açık havada, güneşte daha çok zaman geçirmelerini sağlayalım. Hekim tavsiyesi varsa mutlaka takviye D vitamini kullanımını ihmal etmeyelim. Süt, yoğurt, peynir, yumurta, kırmızı et, tavuk, balık, fındık, fıstık ve zeytinyağı gibi doğal ve sağlıklı gıdalarla beslenmelerini ihmal etmeyelim. Hekim tavsiyesi yoksa ve D vitamini eksikliği çok ileri düzeyde değilse, kontrolsüz D vitamini kullanımından kaçınalım. D vitaminin fazlasının da çok zararlı olabileceğini bilelim. Yeterli D vitamini üretimi için; doğal, sağlıklı ve dengeli bir beslenmeye ilave olarak, açık havada, güneşte zaman geçirmenin gerekliliğini asla unutmayalım. Güneşe maruz kalmak faydalı olmakla beraber, kontrolsüz, çok uzun süreli ve direkt yüz bölgesine olacak maruziyet zararlı hale dönüşebilir. Aşırı sıcak bölgelerde uzun süre güneşe direkt maruz kalmak hayati risk bile oluşturabilir. Güneş ışınlarının faydalı etkilerinden faydalanırken ilaç dozu ayarlar gibi ölçülü davranmakta fayda vardır. Sağlıkla kalın.