Bir mucize arayışı “aile dizimi”

Abone Ol

Zeytin Ağacı dizisinden görüp etkilendiği yöntemle kısa yoldan sıkıntılarından kurtulmak isteyen insanlar arayış içine girdiler. Yaşamına hızlı, yeni bir yön vermeye çalışanlar popüler kişisel gelişimin özü olan kolaycılık ve hız mottosunda düşündükleri için buna şaşırmamak gerekir. İçselleştirmeden bir an önce sonuç alma isteği, yardım arayan kişilerde gerçek dışı beklentilere yol açabiliyor. Hatta neticede senaristin dizideki kurgusunu istediği gibi abartıp süsleyebileceğini göz ardı edebilirler.
Aile dizimi, insanların kuşaklar öncesinden başlayarak ailelerindeki bireylerin görünmez bir bağ ile bağlı olma durumudur. Bu bağ, bireylerin yaşadıkları olayları, başına gelenleri, geçirdiği psikolojik rahatsızlıkları etkilemektedir. Yani ailelerinde kuşaklar öncesinde yaşanan olaylar dahi bireylerin bugünkü hayatını etkilemekte ve değiştirmektedir. Aile dizimi terapisine göre, aile içerisinde yaşanan olumsuzluklar aile fertlerinin genlerine kazınmakta ve bu şekilde nesilden nesle aktarılmaktadır. Bu anlayışa göre bireyleri, doğdukları aileler şekillendirmekte ve bugün oldukları kişi haline getirmektedir. Bu gerçeklik bir yere kadar doğru olsa da çoğu sorunumuzu bu etkiye bağlamak doğru olmaz. Ailede iflaslar, cinayetler, ölü doğumlar, terk edilmeler, afetlere maruz kalmalar, göçler, savaşlar, soykırımlar gibi önemli olaylar yaşanmış, birçok kuşağı etkisi altına almış olabilir. Bu durum bireylerde bazı sıkıntıların oluşmasına da sebep olabilir. Bu gibi durumlarda kişi kendi bilinçli tercihi ile bu konuları psikoterapi içinde çalışabilir.
Yani öyle küt diye insanın travmalarını açmak mümkün ve güvenli değildir, güvenin oluşması için bir sürece ihtiyaç vardır. Gerçek bir psikoterapi uygulaması bilimsel altyapıya dayanır, belli sınırlar ve kurallar çerçevesinde uygulanır. Ruh sağlığı uzmanı tarafından yapılmayan, aile dizimi yaptığını iddia eden kişilerin uygulamaları psikoterapi değil, bilimle ilgisi olmayan spirituel çalışmalardır. Bu sözde uygumaların psikodrama ve sosyal atom çalışmalarıyla bir ilgisi yoktur.
Kuşaklararası aktarım konusu zaten diğer psikoterapi ekollerince de yıllardır çalışılıyor. Yeni bir buluş değil. Psikiyatri muayenesinde ya da psikoterapi seanslarında atalarımızın öykülerini de dinleriz. Ailedeki dinamikleri, kayıp çocukları, göç, savaş, cezaevindeki vs... Bunlar bir kişiyi değerlendirirken göz önünde bulundurduğumuz çok sayıda faktörden bazılarıdır.
Bütün insanların sorununu tek bir mekanizmaya indirgeyemeyiz. Her zaman bir tarafın umut tüccarlığı, diğer tarafın kolay ve hızlı çözüm arayışı olacaktır. Psikodramada ise kendi konunuzu kendiniz sahneye koyabilir, bütün rolleri önce kendiniz doldurursunuz. Kimse sizin kökleriniz hakkında yorum ya da tahmin yapamaz, hatta yöneticinin bir görevi bu sınırları korumaktır. Köklerden gelenler de sizin genlerinizde ve bedeninizde kayıtlıdır. Bunu er ya da geç psikoterapi yolculuğunda keşfedersiniz. İnsanın kendine olan yolculuğu uygun aşamalarla sağlam adımlar atarak gerçekleştiğinde sağlıklı olabilir. Kendimize özen göstermeye bugünden başlayalım mı? Belki de kendimiz için bir şeyler yapma zamanı tam da “şimdi”nin içinde gizlidir...