Bir gün daha yitip gitti ömrümüzden

Abone Ol
Geçenlerde güneşin batmak üzereyken sahil kıyısında “Her başlangıcın bir sonu var, her sonun da bir başlangıcı. Önemli olan aradaki zamanı inandığın çizgide geçirebilmen. Vesselam bir gün daha yitip gidiyor ömrümüzden” cümleleri döküldü kalbimden zihnime. Not aldım bir kenara, daha derinlemesine yazmak istedim geçip giden ömrümüzden geride kalanları..
Günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovalıyor. Doğan büyüyor yaşayan ölüyor. Geriye ne kalıyor elinizde? Dokunabiliyor muyuz bir yüreğe? Yardım ediyor muyuz ihtiyaç sahibine? Yoksa hep ben ben ben mi diyoruz!
Eskiler çocuk sahibi olduklarında “vatana millete hayırlı bir evlat olsun başka bir şey istemem” derlerdi. Nasıl severim bu söylemi. Çünkü içerisinde kişisel hiçbir çıkar yok tam tersi kişisel egolardan bağımsız toplumu, insanlığı, geleceği düşünen büyük bir olgunluk barındırıyor. Bu içtenlikle çocuk büyüten bir kişi büyük ihtimalle doğruluğu, saygıyı, güveni, cesareti, yetinmeyi, çalışkanlığı, emeği, üretmeyi ve daha sayamayacağım nice erdemi evladına aşılayacaktır.
Şimdilerde bu söylemler yok mu? Elbette var. Ama sanırım altı biraz boş kalıyor. Hırslarımız, yarışlarımız, çıkarlarımız gözümüzü karartıyor bazı değerleri gölgeliyor. Bir örneği farklı yaş ve rol gruplarına göre değerlendirelim; 3-5 yaş döneminde olan bir çocuğumuz oyun arkadaşı tarafından itilip kakıldığında “senin elin yok mu sen de vur, elalemin çocukları nasıl yaman bizimkisi pısırık” demiyor muyuz? Okul döneminde kopya çekerek yüksek not alan bir öğrenci “ne sizin gibi inekleyeceğim ben formülü buldum” diyerek arkadaşlarına caka satmıyor mu? Yine “işi bileceksin işe gitmeyeceksin, salla başı al maaşı” çalışanlar arasında sık sık kullanılan bir tabir değil mi?
Birden okuyunca ne kadar da çirkin buluyor insan yukarıda yazılanları ama sorarım size biri dahi aklınızdan geçmedi mi? Hiç maruz kaldığınız bir örnek yok mu?
Tüm bunların nedeni bireyselleşmeden ve bireyselliğin verdiği “ben” girdabından kaynaklanmaktadır. Bu girdabın dışında kaldığınız müddetçe sıkıntı yok. Yalnız daha çocukken tohumlarınıza bu girdabı bir oyun olarak ekmeye başladılarsa sizi içine çekip götürmesi kaçınılmaz olacaktır.
Gelelim kurtulmaya. Aslında çok basit. Yardım etmeyi deneyin, sizinle hiçbir bağı olmayan birine yardım etmeyi. Yüreğinizdeki buzulların eridiğini göreceksiniz. Çocuğunuza bugün güzel iz bıraktığın bir anın oldu mu sorusunu sorun. Size heyecanla anlatacağı güzellikleri hayranlıkla dinleyin. Dinleyin ki hayatta doğru olan eylemlere de sevdiklerinin kıymet verdiğini bilsin. Kabul edin, koşulsuz çıkarsız kabul edin. Daha sabırlı olacağınıza garanti veririm. Günde bir kez aklınıza “Ölüm var ölüm” cümlesini getirin. Ve bu cümleye “bugün hayata ne bıraktım” sorusunu ilave edin.
Gel-gitlerle dolu hayatımız, pek memnun da sayılmayız. Oysa sağlam adımların yegane sebebidir bu durum. Sözü çok uzatmak olmaz; BİR GÜN DAHA YİTİP GİTTİ ÖMRÜMÜZDEN.,