Balkabağı

Abone Ol

Geçenlerde bir soruya hem kızdım, hem ne yalan söyleyeyim, biraz güldüm. Magazinle ilgili mi yazıyorum, sorusuna içten içe üzüldüm. Sonradan dedim ki, belki de insanlar en çok magazin haberi izlemeyi, okumayı seviyor diyedir. Öyleyse size bir magazin haberi vereyim. " Şeyma Mısırlı erkek arkadaşından tekrardan ayrılmış."

Elbette acı bir mizah yaptım. Ne Şeyma, ne benzerleri beni ilgilendirir. Hatta önde gelen gazetelerin bu tarz olayları haber edip, millete servis etmeleri bile yanlış. Ama ne yapmalı, talep var ki yazıp, çiziyorlar.

Önceleri balkabağı gördüğüm zaman oğlumun çok sevdiği tatlı gelirdi aklıma, şimdilerde "Cadılar Bayramı"... Öyle bir toplum olduk ki, hiç sormayın. Biraz eğlence olsun, bunda ne var ki? Bazı zehirler vardır, kana yavaş yavaş karışan...

Eğlenme, monoton hayat sür diyen yok. Elbette herkes istediğini yapmakta özgür. Ama neden biz etkileyen değil de, etkilenen oluyoruz? Neden özümüzden yüksek bir hızla uzaklaşıyoruz?

Masum bir eğlence yeni yetişen neslin gerçek bayramı olacak, bunun farkında mıyız? İnsan neyi kınarsa, başına da o gelir. Buna defalarca şahit oldum. Bir zamanlar sosyal medya kullananlara bin laf edenler şimdilerde fenomen olmuş. Eminim bu tarz eğlenceleri kınayanlar da kutlayanlara karışmıştır.

İşin aslı çok başka. Belli bir statüye ait olma, olduğunu ıspatlama çabası çoğu. "Ben de " gibi fikirlerin esirliği. Oysa özünden kopmayanlar en güçlü insanlardır. Rüzgara karşı direnenler, mış, miş gibi davranmayanlar özsaygısı olanlardır.