En tehlikelisi alışmak, alışarak tepkisizleşmek… akışına bırakmak, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın demek. Ama o yılan o kadar da uzakta gezinmiyor. Sanki nereden çıkacağı belli değil. Her an her yerden çıkabilir, hiç ummadığımız anda yakalayabilir bizi.
2016’da ne yazık ki ülke genelinde onlarca acı dolu olay yaşadık, günlerce yas tuttuk. Belki özel yaşamımızda da işler pek yolunda gitmedi; ihanete uğradık, hırpalandık. Tüm bunların sorumlusu olarak da 20162ye gördük. Sanki tüm yaşananları bize 2016 getirdi ve giderken de yanında götürecekmiş gibi düşündük, inandık, inanmak istedik. Ama öyle olmuyor, hiçbir zaman da öyle olmadı. Yaşananların seneyle, tarihle alakası yok. Bu yalnızca açıklama yapmakta yetersiz kaldığımız durumlarda bulduğumuz saçma bahaneler.
Kimse kendini pasifleştirmesin. Özel hayattan başlayalım. Kişi ne yaşarsa seçimlerinin sonucunda yaşar; iyi de olsa kötü de olsa. Yaptığı seçimlerin bedelini öder. Önemsiz gördüğü ayrıntıların acısını yaşar. Her şey kendinde başlar, kendinde biter.
Senenin suçu yok! Elbette yaşananlar, kişinin başına gelen talihsizlikler, ilişkilerinde yaşadığı hüsranlar başka kişilerin etkisiyle de olacaktır. Ancak bir durup düşünelim; hayatımızı o noktaya, o kişiye getiren de bizden başkası değil. Ne dersiniz? Kukla değiliz, bizi oynatan, hareketlerimize yön veren bir başkası yok. Tabi başkalarının yönlendirmeleriyle hareket eden edilgen bir yapımız varsa o ayrı ;)
Ülke genelinde yaşadıklarımızı gözden geçirelim. Çok zor, dayanılır gibi değil yaşananlar. Daha fazlası olamaz diyorsun, oluyor. 2016’da kalacak, 20172de bitecek diyorsun; yılın ilk saatlerinde dehşet içinde kalıyorsun…
Lanet okumaktan, isyan etmekten, suçlamaktan başka bir şey gelmiyor sanki elimizden. Belki bu noktada bireysel anlamda elimizden bir şey gelmiyor gibi olabilir.
Ama ne olur duyarsız kalmayalım. Terörün etkisinde kalmayalım demek, hiçbir şey olmamış gibi yaşayalım demek değil. Üzülmeyelim, acı çekmeyelim, yas tutmayalım, eğlenmemize bakalım demek değil!
Evet dengemizi korumak için yaşamaya devam etmemiz gerekiyor ama duyarsız kalmadan. Yerine göre tepkimizi koyarak, birlikte olarak ve en önemlisi dik duruşu bozmayarak.
Pes etmeden, üretmeye devam ederek… Yarınların ne getireceğini, yarın ne olacağını bilmiyoruz, hiçbir zaman da bilemeyeceğiz. Ama diğer yandan da çoğunuzun bildiğini varsaydığım bir söz ile örnek vermek istiyorum; ‘’Ne ekersen onu biçersin!’’
Bugün yapacağımız bilinçli, güzel şeylerde yarını şekillendirmemiz mümkün. Yarından umudu kesmek yok. İrili ufaklı zorluklar her zaman olacak.
Yaşanan zorlukların bizi yıpratmasına izin vermeyelim. Ruh sağlığımızı dengede tutmak için rutinlerimizi bozmayalım ve sevginin iyileştirici gücünü hafife almayalım.
Ne olursa olsun sevgiyi hayatınızdan eksik etmeyin, inancınızı elden bırakmayın. Sevginiz ve inancınız ihtiyacınız olan dayanma gücünü size sağlayacaktır.
Sevgiyle…