Bizim meslekle ilgili “meşhur” bir hikaye vardır hani…
Bir ülkenin devlet başkanının yıldızı gazetecilerle bir türlü barışmamış…
Adamcağız ne yapsa, ne etse gazeteci milletine kendini bir türlü beğendirememiş yani…
Bu durum “canına tak etmiş” ve bir gün memleketteki tüm gazetecileri deniz kenarına toplayarak, “size müthiş bir gösteri yapacağım” demiş…
Ve gazeteci milletinin önünde denize adım atıp, “yürüyerek” geçmiş karşı kıyıya…
Bu “inanılmaz” gösteriden sonra “böyle bir yeteneğimi de görmezden gelemezler, hakkımda mecburen methiyeler düzecekler” diye düşünüp, sabırsızlıkla ertesi gün çıkacak gazeteleri beklemeye başlamış…
Ertesi gün çıkan gazetelerin manşetleri ise aynen şöyleymiş…
“Bizim başkan yüzme bilmiyor”…
Demem o ki, bizim meslekte “bakış açısı” çok önemlidir…
Dün, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, Antalya’da yaptığı “Alanya’ya Devlet Üniversitesi kurulacak” açıklamasının Alanya kamuoyu tarafında “büyük bir müjde” gibi algılanmasına tanık olunca şeytan dürtmeye başladı şahsımı…
“Gel herkesin baktığı açıdan bakma, başka açıdan bak” diye…
Söylemesi ayıp, beni böyle ara sıra dürten şeytan çok ısrarcı, çok inatçıdır…
Beynime bir kere girmeye görsün, istediğini yaptırmadan hayatta bırakmaz yakamı…
Elinden kurtulamayacağımı çok iyi bildiğim için, istediğini yapmak zorunda kaldım…
Gelin şimdi hep beraber bakalım, “başka açıdan”…
Alanya’nın “İşletme Fakültesi” var mı, var…
Eğitim Fakültesi var mı, var…
Mühendislik Fakültesi var mı, var…
Bu Mühendislik Fakültesi binasını Alanya’nın “en hayırsever ailesi” olan Rafet Kayış ve oğlu Serhat Kayış “büyük fedakarlıklar” göstererek yapmış mı, yapmış…
Her ne kadar “Alanya’da binası olmadığı” için, eğitimine Antalya’da devam ediyor olsa da, Alanya’nın Tıp Fakültesi var mı, var…
Alanya Ticaret ve Sanayi Odası’nın adını taşıyan Meslek Yüksek Okulu var mı, o da var…
Yukarıda bir bir saydığım bu unsurlar, bir “Devlet Üniversitesi” için gerekli olan altyapıyı oluşturuyor mu, evet hem de fazlasıyla oluşturuyor…
Yani…
Yanisi şu…
Alanya’ya Devlet Üniversitesi kurulması, Alanya’nın zaten “sonuna kadar hak ettiği” bir konuydu…
Kimse kusura bakmasın ama, Başbakan Davutoğlu ya da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Alanya’ya Devlet Üniversitesi’ni “bahşetmediler”…
Bu konuyla ilgili gerekli olan altyapının büyük çoğunluğunu “kendi imkanlarıyla hazırlayan” Alanya, sadece hak ettiği bir hizmeti aldı, o kadar…
Bu konuyu “büyük bir müjde” gibi algılayıp, özellikle de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu “ilahlaştırmak” bana göre çok doğru değil…
Diyeceksiniz ki, “İyi de Alanya’ya Devlet Üniversitesi kurulması kararı çıkmayabilirdi, niye küçümsüyorsun”…
Doğru, çıkmayabilirdi de…
Ama bu “AKP Hükümeti’nin Alanya’ya yaptığı en büyük haksızlık ve ayıplardan birisi” olurdu…
Her türlü “altyapı hazır” çünkü…
“Alanya’ya Devlet Üniversitesi kurmayacaksın da nereye kuracaksın” diye sorarlar adama…
Ayrıca küçümsemiyorum da, yanlış anlaşılmasın…
Evet, Alanya’ya Devlet Üniversitesi kurulması demek, Alanya’nın “eğitim kenti olması” adına atılmış önemli bir adım demek, biliyorum…
İşin bu noktası ayrı mevzu…
Ben şunu anlatmaya çalışıyorum…
“Alanya kendi imkanlarıyla hazırladığı altyapısı ile bunu zaten hak etmişti ve hak ettiğini aldı”…
Fazlaca büyütmenin, abartmanın, “büyük müjde” diye nitelemenin anlamı yok, insanlarımızı kandırmayalım…
Öte yadan…
Alanya tepeden tırnağa kadar her türlü özellik ve altyapısıyla “il olmayı” çoktan hak etti…
Siz bu hakkını da “teslim edebiliyor musunuz” Alanya’ya, buna bakarım ben…
Alanya’ya verilecek “en büyük müjde” sadece ve sadece “Alanya’yı il yapıyoruz” olur ki, işte bu müjdeyi veren kim olursa olsun, Alanya adına “en büyük kahraman” o olur…
Elbet bir gün çıkacak böyle bir kahraman…
Ama “mevcutların” içinde yok maalesef…